2016 yılı Ekim ayında evlendikten sonra eşimle birlikte biraz gezelim ya demiştik. 2013 yılında yaptığım Interrail turumun ardından Avrupa’yı ardımda bırakmıştım ancak medeniyet denince tek dişi kalmış canavara dönüyor insan. Planlar yapalım derken rotamızı soğuk falan demeden kuzeyden çizmeye başladık..
23 Mart Perşembe günü Pegasus’un PC-475 kuyruk numaralı (iki kişi 562 TL) uçağıyla Amsterdam’a doğru yola koyulduk. Belki beş yıl olmuştu gelmeyeli ama uçaktan iner inmez yüzünüze çarpıyor medeniyet, nereden geldiğini hiçbir şey söylemeden hissettiriyor. Aklınızdan ya arkadaş biz de Avrupa’lıyız bu kadar gömme diye geçebilir. Geçmesin! Biz bal gibi Ortadoğu’luyuz.
Booking üzerinden rezervasyon yaptırdığım Quentin England Hotel’e önce eşyalarımızı bırakalım sonra şehir turu atmaya devam edelim dedik. Ucuz olsun derken çok abartmışım sanırım lobiye inip bu odada insan kalacak dedim. Daha güzel bir odada kalmak için anlaştık. ( kişi başı gecelik 125 €) Lokasyon olarak müzelere ve kanala yakın seçmiştik zaten zaman az yolda zaman kaybetmenin de alemi yoktu.
Yine müzeler ateş pahası, elimizde değil her seferinde çarpı dört yapıyoruz. Zaten dört tane tablo üç tane heykel gezmek için para verilmesinden yana değilim. Bunlar insanların ortak değerleri olduğu için bedelsiz sergilenmelidirler ya ad sembolik bir tutar olmalı. Yürüyerek şehri gezmenin yanında kanal turuna mutlaka her seferinde olsa da yeniden katılmak gerekiyor. Bir şişe beyaz şarap alıp kanal kenarında çimenlere uzanarak bisikletli insanları izlemeyi unutmayın.
25 Mart Cumartesi günü Amsterdam’dan ayrılıp Genth’e gitmek üzere otelimizden ayrıldık. Sloterdijk tren/otobüs durağından Flix Bus otobüsüne 10:30’da binerek 13:50’de Genth’e vardık. (kişi başı 15 €) Rahat ve konforlu bir yolculuktu. Normalde otobüs yolculuklarını sevmem ama standardı yüksek bir yolculuk oldu. Ibis Genth Centrum Opera’da konakladık. ( kişi başı 41 € ) Çok temiz ve merkezi bir noktadaydı. Her yere yürüyerek gidebileceğiniz tarihi dokuyu içinizde hissedebileceğiniz bir yer.
Günü birlik kalınıp gezilecek yerler arasına Genth’i de yazabilirsiniz. Yorulana kadar yürüyüp ayak üstü atıştırmalıklara kendinizi kaptırabilirsiniz.
26 Mart Pazar günü lokal trenle Genth’den Brugge’e geçiş yaptık. Kısa süreli, keyifli, konforlu bir yolculuktu. Hafta sonu olmasından dolayı lokallerin de bir yerden bir yere gittiği, insanların sokaklarda olduğu günlerdendi. Havanın da güzel olmasından dolayı şanslıydık. Her zaman ki gibi önce kalacağımız yere heybelerimizi bırakmaya gittik. Ibis’den memnun kaldığımız için burada da Ibis Budget Brugge Centrum Station’da kaldık. (kişi başı 25 €) Bir gezginin aradığı her şey var. Sadece odası küçük ama her şey temiz. Brugge’de kaleler feth ettim 🙂
27 Mart Pazartesi günü yine aynı lokal tren vasıtasıyla Brüksel’e geçtik. Boşuna merkez değil burası gerçekten çok hoşumuza gitti. Bir meydan vardı şimdi aklıma gelmedi ismi. Orada yere oturup saatlerce sohbet ederek içeceğinizi yudumlayabilirsiniz. Bu arada sokaklarında beleş internetin olduğu yer burası. Biz o sıralar TR’deki evimize paramızla internet bağlatamadığımız çıldırıyorduk. Sokağımızda internet alt yapısı bulunmadığı için Türk Telekom evimize internetimizi getiremedi. Alt yapı hizmetini de onlardan başkası yapamadığı için alamadık vs vs.. Bu arada Easyhotel Brussels City Centre’da konakladık. ( kişi başı 33 € )
28 Mart Salı günü tadı damağımızda kalan gezimizi sonlandırıp ülkemize dönmek üzere yine Pegasus’un PC-475 kuyruk numaralı uçağıyla Charleoi havalimanından evimize döndük. ( iki kişi 418 TL)
Yazımın geneli gidecek kişiler için maliyet bilgisi oluşturması niteliğindeydi. Toplamda uçak ve otobüsle birlikte 1086 TL seyahat masrafı oluştu. Konaklamalar, yemeler, içmeler vs vs en dip toplamda cebimizden 5.500 TL para çıktı. Hiçbir şeyden geri kalmadan. Çok çok zevk alarak yaptığımız bir seyahatin bu kadar makul bir rakama gelmesinin sebebi planımız çok iyi yapmamızdı. Plan konusunda destek isteyen olursa beni yeşillendirsin 🙂