2012 Haziran ayında mezun olduktan sonra soluğu Avusturya’da almıştım. Bir yıl boyunca Polonya, Macaristan, Slovenya, Çek Cumhuriyeti, Almanya, Yunanistan, İtalya, Fransa, İspanya, Portekiz, Belçika, Hollanda’da biriktirdiğim anılarımı da cebime doldurarak, her zamanki gibi kafamın içinde aninden çarpışan şimşeklerin gücü adına Türkiye’ye dönme kararı aldım. Vizyon sahibiyim ya hedefler falan.. Hedefler uğrunda değişirim, gençleşir güzelleşirim hesabı.
Döndüğümde yapacağım iş belliydi, zorunlu olan askerlik görevini yerine getirmek. Bakkala ekmek almaya gider gibi Viyana’dan 3 günlüğüne İstanbul’a gelip Ağustos 2013 celbinde askere gitmek için tecil bozdurdum. Aylar sonra U23 Dünya Kürek Şampiyonası’nda görevliyken Kars askerlik şubesinden arayıp Tuzla Deniz Harp Okulu’nda yedek subay (12 Ay) olarak askerlik yapacağımı söyledier. Uzun dönem olmasına üzülsem de denizci olacağım, rahat olur diye kendimi avutuyordum. Kars’da deniz yok ama Kadıköy doğumluyuz vesselam, ‘’SU’’yla tatlı bir geçmişimiz var. U23’den sonra eve dönüp askerlik şubesine gidene kadar kendimi denizci zannediyordum. Evrağı bir aldım Tuzla Piyade Okulu! Şansa bak bitli piyade olduk iyi mi, hemde doğup büyüdüğüm yerde. Daha asteğmen adayıyız arkadaş piyade okuluna gelen gidenin ardı arkası kesilmiyor, askere değil sanki panayıra geldik. Bir iki gün sonra Komando seçmeleri yapılacak diye bir söylenti yayılmaya başladı. Akabinde kör, sağır derken kurstakilerin yarısı sağlık testlerinden başarılı bir şekilde geçti. Sıra geldi zurnanın zırt dediği yere. Tabur içtima alanına toplandık, tabur komutanı Komando için bir nutuk çekti. Uff o ne öyle gazı alanlar uzaya çıktı, Mars’da keşif yapıp yere inmeden önce üç takla attılar o biçim. Tabi bende önce spor geçmişime güvenip sonra gazla çalışanlardan biri olduğum için atılan nutuğunda desteğiyle 352. Dönem’de Tuzla Piyade Okulu’ndan, Eğirdir Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkezi’ne gönüllü olarak giden 82 babayiğitten biriyim.
Başıma gelecekleri bilmiyorum tabi..
Bu yaşananların ertesi günü TSK’nın tarih öncesi çağlardan kalma otobüsleriyle Eğirdi’e vardık. Garnizon girişinden Camili Yayla’ya otobüsle tırmanırken anladım nasıl bir cehenneme geldiğimi. Yarım saatte zor çıkabildik okulun bulunduğu yere. Eğirdir’den yolu geçen, kendisinin hiç görmediği ama bir arkadaşının anlattığına dair saçmalayanlar, bir bakıp çıkanlar, orada bulunanlar, hurafeler, abartılarak anlatılanlar, ya bi siktir git dediklerinizin hepsi gerçek. İnsan vücudunun sınırlarını zorlayan bu yerdeki anlayış kişinin ben öldüm dedikten sonra fiziki ve psikolojik olarak içinde bulunduğu şartlara bünyesinin ne kadar dayanabildiğini görmesidir. Çok net insanın herhangi bir sınırı yok! 31km tam teçhizatlı (teçhizat ağırlığı 30-40 kg) yaya intikalin ardından üs bölgesi işgal edip 72 saat uykusuzluk eğitimine tabi tutulursunuz. 700 metreden 45 kilometreye kadar elinizde bir adet pusula, harita ve tam teçhizat hedef bulma eğitimi alırsınız, ayaklarınız su toplar botlarınızı çıkartıp diliniz dışarıda yürümeye devam edersiniz. 10 günlük tatbikata çıkarsınız dur durak bilmeden yürürsüzünüz, bölgeyi bilenler için söyleyeyim tatbikat alanının bir ucu Kovada Gölü – Antalya il sınırı mevkii diğer bir ucu ise Isparta şehir merkezi yakınlarıdır. Tatbikatın bir diğer eksisi ise 5 günlük erzağınızı da yanınızda taşırsınız en feci olanı ise şişe şie 1.5 litrelik sulardır. Ağustos sıcağında yanına alsan bir dert almasan bir dert. Zevkli yanlarıda var tabi ki. Dağcılık dersleri bunların en başında gelir, anlatılmaz yaşanır bir tadı vardır. Siz sadece fotoğraflara bakın yeter. Anlatmıyorum