Tarihleriyle birlikte daha önceden hafif hafif anektotlarını verdiğim gezi yazılarımı buldum en sonunda. Bütün eşyalarımı sakladığım ayakkabı kutularımdan çıkardım, ulan yine ne anılar canlandı gözümde. Hiçbir değişiklik yapmadan kendi yazımı okuyabildiğim kadarıyla aktaracağım buraya, sonra üşenmezsem notlarımın asıllarını da yazımın sonuna ekleyeceğim.
Bu gezinin ilk planlarını yaptığım sıralar Avusturya’nın bir köyündeyde yalnızdım daha sonra gezi fikirlerimi en sevdiğim dostumla paylaştım ve (ahmet anıl atilla) geziyi onunla gerçekleştirdik. Yazıları ayrı ayrı ekleyeceğim..
Başlıyorum 🙂
03.07.2013
Atina havaalanından kalacağım hostel’e gitmek için metro istasyonu bulmaya çalışıyordum. İstanbul’dan çok farklı olarak metronun girişine kadar götürüyor sizi oklar. Ancak ben işgüzarlık yapıp elamanın birine syntagma metro istasyonuna nasıl giderim diye sordum. Bunlar da bizim insanımız gibi hemen takıl peşime bende oraya gidiyorum dedi.
**Burada öğrenci kimliğiniz yoksa her şey iki katı fiyatına. Bir tane öğrenci kartı edinin öyle gelin. Havaalanı-Syntagma 8 €, öğrenciyse 4€.
Beni takip et bende o durağa gidiyorum diyen elemana aktarma için bilet alıp almamam gerektiğini sordum. Cevap bile vermeden elini cebine atıp 15-20 bilet arasından birini çekip bana verdi. Al bununla gidersin dedi. Ben hop-sağol ne gerek vardı diyemeden ineceğim durak yaklaştığı için indim. ‘’ O günün akşamı tanıştığım birisi bana burada metrodan çıkan insanların girenlere biletlerini uzattıklarını söylediler. ***Biletler 90dk geçerli olduğu için bir diğeri de o süre içinde kullanabilir.
Bunun nedeni ekonomik kriz mi yoksa insan sevgisi mi bilemem ama –from than first moment- adamlar benim sevgimi kazandılar.
Hostele geldim. Tam bir getto mahallesinde. Akşam olmadan önce şöyle bir tur atayım dedim. Yol üstünde polisler kimlik falan soruyordu o biçim yani. Örnek verecek olursak bizim Tarlabaşı’nın ta arka sokakları gibi bir yer ve ….( burayı okuyamıyorum)
04.07.2013
Sabah erken uyandım 08.00 civarı, önceki akşam bakkal gibi bir yerden aldığım kaşar ve tost ekmeğiyle kahvaltımı yaptım. Oda arkadaşımın tavsiyesi üzerine Akropolis’e metro yerine yürüyerek gitmeyi tercih ettim. Eleman haklı çıktı çok uzun bir mesafe değil hem de biraz etrafı görmüş oluyorsunuz. Boşu boşuna 1-2 € metro masrafından kurtulursunuz eğer benim gibi uzun bir süre seyahatteyseniz, uzun dönemli düşündüğünüzde hatırı sayılır paralar yapacaktır bunlar.
—-Eleman diye bahsediyorum çünkü bir çoğunun adını bilmiyorum. Adını öğrendiklerimin de unutuyorum. Tekrar soracak kadar vaktim olmuyor.
Akropolis’i tepenin üzerinden görüyorsunuz ancak ulaşması 10 dk vs. alıyor. Girişte size öğrenci olup olmadığınızı soruyorlar. Eğer kimliğiniz yanınızda değilse –benim gibi- 12 € kitliyorlar. İlk girişte Agora’ları görüyorsunuz heykel, çanak, çömlek. Benim gibi gerçek bir yapıt görmek istiyorsanız vakit kaybetmeden tepeye tırmanmaya başlayın, 3 tane büyük yapı var ve onlar da restorasyon halinde yıl olmuş 2013!
Akropolis’in tepesinde koca bir tur attıktan sonra dönüş yolunda merdivenlerine oturup bir soluklanın. Suyunuzu için, biraz müzik dinleyin, şehre uzaklara doğru bir göz atın. Ondan sonra aşağıya doğru ilerleyip forumlara bir göz atın ve eski olimpiyat stadyumunu bir görün 13 €. Tabi ben girmedim dışarıdan da görülebiliyor.